Thursday, January 22, 2009

deneme yanılma, yanılmadan bırakma.

nasıl olsa bu işte bir yannışlık var arkadaşım, iyisi mi ben şimdiden geri döneyim.

demeyiniz.

Sonunu görüp öyle dönünüz.

Kim bilir belki memnun kalıp dönmezsiniz.

ama bence kesin dönersiniz.

Monday, January 12, 2009

tarhana

people sucks

girizgahımdan sonra en masum, en mutlu halimi düşündüm. Neredeydi? Ne zaman olmuştu? Nasıldı?

Şu sürekli depresif halim feci halde canımı sıkıyor, ergenliğimden zerre uzaklaşamamış olma hissimi ayağımın altına alıp çiğnemek istiyorum.Halbuki süper yalancı eğlenceli biriyim çoğunlukla.Neyse en son mutlu halimi düşündüm...

Sonra aklıma tarhana geldi, kokusuyla birlikte..

Bir kasabada, babaannenin salonu..Koca salonun ortasına serilmiş bir çarşaf ve üstünde ellerimizle ufaladığımız tarhana...

Odanın kapısını açıp hergün baktığım, adile teyze ve kuzucukları, üstüne bir susam sokağı yaptıktan sonra babannemin yanına kıvrılıp tarhanayla oyalanmalarım..

Görüntüyü hatırladıkça bile kokusu burnuma geliyor. Babaannemle kıkırdaşmalarımız sonra. 

Üstüne dedemin hacı kokusu.

"Ellemek istemiyorum dede yaa,huylanıyorum sür sen" cümleleriyle geçen, anne babanın gelip eve götürmeden önceki zamanları.

Ne güzeldik.

Öldüler.

Öldürdüler.

Bana tarhana kaldı.

Kendi kendime söz verdim

Tarhana kokmayan kimseye güvenmeyeceğim bundan sonra.

Gerçekten söz veriyorum.

Yeminlen verdim.

ne alaka?

Wednesday, December 31, 2008

2008

gidişin olsun dönüşün olmasın 2008-yazıylan ikibinsekiz.-

evet resmen o kadar kötüydü.

2009 a bakıyoruz artık önümüzde ki maçlarla:)

mutlu yıllar.

Monday, December 29, 2008

&

Satır başlarımın gay i

Küçücük kasabamın

Kocaman kalbimin ya da,

Delikanlısı...

Diyorum ki

Çıksan karşıma tekrar..

Öyle izlediğim bir fimden

Ya da

Dinlediğim bir şarkıdan değil...

Öyle canlı kanlı..

Yalnız olmana da gerek yok

İstersen bir sev-gilin olsun yanın da

-diğin- ya da..

Karşım da otur

Ara sıra göz göze gelelim

Kaçıp uzaklara gitsin gözlerimiz

Sonra

Sen umursamaz tavrınla

Gel....

Eskisi gibi...

Yazmak için cebimde tuttuğum aşkımdan

Kasaba da bir salgın...

Gülüşelim tekrar...

Gizli olduğunu düşünmeye devam edelim..

Kritiğini yapmaya başlayalım birbirimizin birden,

anlamsızca...

Birer yetişkin gibi

Hiç olamadığımız gibi...

Kavgaya tutuşalım sonra,

Hakaretlerin en ağırından çarpalım yüzlerimize

Görüşmek istemeyelim artık

Vazgeçelim...

Ben kangren yüreğime lanet edeyim

Sen sadece zaaflarına...

Hiç görüşmeyelim....

basamaklar.

Nerdedir şimdi?
Ne güzel şiirler yazıyordu bana
"ohh" diyordum.
Evet arıyorum.Kod adı "basamaklar".

benim sevgilim abukluklar kraliçesi
öyle gelişi güzel yaşıyor ne yaşamak düşerse payına
kablumbağası
sulamayı unutmuş pencere kenarı menekşeleri
kırık tokalarıyla toplamış dağınıklığını
benim sevgilim abukluklar kraliçesi
parmaklarına bulaşmış yazdığı şiirinin kayifeleri


benim sevgilim abukluklar kraliçesi
bir bakmışsın ağzına yapışmış kahırdan bahseden bir şarkı
yepyeni bir öpüş bazen
ğöğsüme yaslamış bir bakmışsın başını
elimde bir avuç badem,zaman kışın ortası
anlamak güç,
ama güzel benim sevgilim
benim sevgilim abukluklar kraliçesi..

böyleydi.

Yıllarca oynadığım bir oyundun sen…

Kurduğum hayal,

Sevdiğim adam,

Gittiğim yol, bindiğim vapur,

Ve ilk gözümü açtığım sabahtın İstanbul’da…

Her yaralanışta uğradığım adam

Baktıkça hep öpmek istediğim…

Koyun koyuna yattık mı biz hiç sahi?

Yatılmayan yataklarım vardı senin için

El değmemiş bir beden…

Yaralarımı sarıyordum seninle…

Ama en çok gitmeyi seviyordum senden…

Öyle güzel gidiyordum ki üstelik

Arkada kaldığını bilerek güçleniyordum

Rezilleştiriyordum kendimi hep

Her aşağılanışta, aslında öyle değil diyordum

Benim işte, o biliyor beni, ifade edemiyor…

Başkasını ne kadar seviyordun hâlbuki

Benimde öyle sevdiğimi düşünüyordun seni…

Ben seni hiç sevmedim ki…

Paylaşmak istediğim tek erkektin

İnsanlarla oldukça sen biliyordum ki oralar da bir kız var diyecektin…

Hoşuma gidiyordu küçülmek karşında

Basiretsizliğimi, tüm rezilliklerimi seviyordum sende…

En rezil halim sana yakışıyordu.

İki beceriksizdik biz

Hayatlarına bile yön veremeyen

Aynı yatağa girdiğinde şaşırıp

Böyle olamaz deyip ayrılan…

Ben senin akşamlar geçtikçe girdiğin sabah sendromlarını seviyordum

Kullanıp atılmış, pişman olmuş

Tövbe etmiş

Duygusallık olmadığını hissettirmek için takındığın soğuk tavrı,

Sürekli söyleme ihtiyacı hissettiğin,

Hep aşık olduğun kızı seviyordum

Benim hiç olamayacağım…

Kaçamakla umursamazlık arasına sıkıştırdığın beni seviyordum

Anlatmalarını seviyordum umutsuz aşkımın olmayacağını

Belkileri bırakalı 10 yıl olmuştu halbuki

Sana söylemek istemiyordum.

Seviyordum olmayacağını anlatmaya çalışmanı

Hevesini kırıp kim, senden ne bekliyor ki demek istemiyordum

Ne güzeldi benim kahramanım demek sana

Hiç bilmediğin, olmadığın bir kahraman…

Olduğun,

Söylediğin hiçbir şeyi ciddiye almıyorum

Ben senden bir ilk aşk yarattım

Sevişememelerimize inat

Gerisini ciddiye almıyorum…


11.02.2007

Kim Özlerdi Avuç Içlerinin Kokusunu

O kadar da önemli degildir birakip gitmeler,
arkalarinda doldurulmasi mümkün olmayan bosluklar
birakilmasaydi eger.

Dayanilmasi o kadar da zor degildir,
büyük ayriliklar bile, en güzel yerde baslatilsaydi eger.

Utanilacak bir sey degildir aglamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyasi eger.

Yüz kizartici bir suç degildir hirsizlik,
çalinan birinin kalbiyse eger.

Korkulacak bir yani yoktur asklarin,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eger.

O kadar da yürek burkmazdi alisilmis bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydi eger.

Daha çabuk unuturdu belki su sizdirmayan sarilmalar,
kara sevdayla sarip sarmalanmasalardi eger.

Belirsizlige yelken açardi iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardi eger.

Çabuk unutulurdu islak bir öpücügün yakici tadi
belki de,
kalp, gögüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eger.

Yerini baska seyler alabilirdi uzun gece
sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylasilmasaydi eger.

Düslere bile kar yagmazdi hiçbir zaman,
meydan savaslarinda korkular, aski agir
yaralamasaydi eger.

Su gibi akip geçerdi hiç geçmeyecekmis gibi duran zaman,
beklemeye degecek olan gelecekse sonunda eger.

Rengi bile solardi düslerdeki saçlarin zamanla,
tanimsiz kokulari yastiklara yapisip kalmasaydi eger.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamini yitirirdi,
yasanilasi her sey yasanmis olsaydi eger.

O kadar da çekilmez olmazdi yalnizliklar,
son umut isigi da sönmemis olsaydi eger.

Bu kadar da isitmazdi belki de bahar günesleri,
her kaybedisin ardindan hayat yeniden baslamasaydi eger.

Kahvaltidan da önce sigaraya sarilmak sart olmazdi belki de,
dev bir özlem dalgasi meydan okumasaydi eger.

Anilarda kalirdi belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eger.

Uykusuzluklar yikip geçmezdi, kisacik kestirmelerin ardindan,
dokunulasi ipekten bir o kadar uzakta olmasaydi eger.

Issiz bir yuva bile cennete dönüsebilirdi belki de,
sicak bir gülüsle isitilsaydi eger.

Yoksul düsmezdi yillanmis sarap tadindaki siirler böylesine,
kulagina okunacak biri olsaydi eger.

Inanmak mümkün olmazdi her askin bagrinda bir
ayrilik gizlendigine
belki de, kartvizitinde "onca ayriligin birinci
dereceden failidir"
denmeseydi eger.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payini almasaydi eger.

Issizliga teslim olmazdi sahiller,
kendi belirsiz sahillerinde amaçsiz gezintilerle
avunmaya kalkmamis olsaydin eger.

Sen gittikten sonra yalniz kalacagim.
Yalniz kalmaktan korkmuyorum da, ya canim ellerini
tutmak isterse...

Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim
uzanmak isterdi ince parmaklarina,
mazilerinde görkemli bir yasanmisliga taniklik
etmis olmasalardi eger!!